Firdevs Çiçekleri

Stok Kodu:
9786259435909
Boyut:
135-210-
Sayfa Sayısı:
216
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2024-02-19
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
Kategori:
%40 indirimli
135,00 TL
81,00 TL
Temin süresi 3 gündür.
9786259435909
978323
Firdevs Çiçekleri
Firdevs Çiçekleri
81.00
Yaşlı dünyamızda aşk tasavvuf ve felsefe gibi tanımı tam olarak yapılamayan yaşam düşün ilham ve yazım sanatlarından biri de şiirdir. İnsanlık tarihi kadar eski olan bu edebiyat vadisinde dolaşan söz üstatlarının ardına düşerek ben de yıllar var ki bu kulvarda yol kat etmeye gayret gösterdim. Bugüne kadar okuyarak yazarak edebiyatın çeşitli alanlarında ve özellikle şiirle iç içe yaşamaya çalıştım. Şiir kelimelerin belli bir uyum içinde dizilerek; insanı dış dünyadan aldığı bilgiler yardımıyla iç âleminde oluşan ilham ve duyguların da karışımıyla gökkuşağı renklerine büründürüp doruklara doğru yükselten bir melodik anlatımdır. Şair ise dilini ve kalemini yüksek duyguların hizmetine sunan bir mavera öyküsünü kelimeleri nota kalıbına dökerek uyumlu bir şekilde aktaran dava adamıdır. Bu uzun ve ince yolda bir şair olarak bana düşen kelimelerin büyüsünden anlamlı kuleler dikerek sözcüklere takla attırıp sonra onları mısralara döktürürken yegâne yaşam gayemin "0"nu terennüm etmek olduğunu daima aklımda tutmaktır. Bu bakış açısıyla şiir olanca bilgi birikim ve heyecanını O'na iman davasının emrine verenlerin anlatmak istediklerini en üst perdeden seslendirerek kendilerini mananın doruklarına tırmandırmak arzusu için kullandıkları bir yazım sanatıdır. Gelinen bu ulvî noktada kelimeler hep O'nu seslendirir. O'nu terennüm ederler. Bazen öyle olur ki sözcükler sükût eder devreden çıkarlar. İşte o anda olanca his dünyasıyla sessizce konuşan yürektir. Zaman olur kalem yazar yazan devre dışı kalır. Bunun adı ilhamdır. Deyişlerin Abdullah Bin Revâha Hassan Bin Sabit Kâ'b Bin Züheyr ve hatta Mevlâna Yunus Emre Süleyman Çelebi Fuzûlî Şeyh Galip Nâbî ve Necip Fazıl gibi şiir üstatlarının söyledikleriyle karışır. Bütün bu söz halitasında terennüm edilen aşk kara sevdaya dönüşür. Bir mü'min duyarlılığı ile bize düşen her daim özümüzü besleyerek yüreğimize vitamin olacak ve mana dünyamızda devrim yaptıracak ölümsüz aşkı arayıp bulmalı ve O'na olan sevdamızı haykırmalıyız. Unutmamalıyız ki yaradılışımızın ana gayesi O'na ulaşmaktır. Bu nedenle çilenin mihenk taşında önce gerçeklik ayarını tespit için divane nefsimizi test sürüşüne sokmalı ve sonra onu velîleştirip sükûn denizine bırakmalıyız. Bilmeliyiz ki orada olgunluğa ulaşamayan nefis yaban ufukların tutsağı olacağına göre böylesi bir iflâsla ha ölmüşüz ha yaşamışız pek fark etmez. Hedefsiz insanlar genellikle masivadan beslenen varlıkların kurbanı olurlar. Kutsala gitmeyen yolcular açmazın ökselerine gönüllü olarak tutuklanmışlardır. Ama insan bir kere gözlerini mavera yönüne doğrulttuysa artık o tüm hücreleriyle kendini ulvî bir gayeye adamış olur. Bunun adı fenafillahtır. İç dünyası porsumuş safi kadavralardan böylesi bir sanata karşı ilgi beklemek beyhude bir uğraştır. Şiiri yok sayan toplumlar kendi iç dinamiklerinin felç olmasına göz yuman manevî tıbbın bütün müdahalelerini göz ardı etmiş hâlâ yaşadıklarını zanneden eks haline dönüşmüş organizmalardır. Yücelere tırmanabilmek böylesi toplumların alın yazılarına kapalıdır. Gitmek istedikleri yolu tersine bir muhakeme ile geri vitesle aşmaya çalışan rota şaşkınları gibi mavera yurduna rüyalarında bile pranga vuran ve kendilerini bir hiç olmaya peşinen mahkûm eden bu gibi zavallılar için şairlerin söyleyecek sözleri yoktur. Bu ulvî yolun Kıtmiri olmaya hevesli olan ben yalnız O'na beslediğim kara sevdamı "GEL DESİN ÖTELER" "GÜLŞENİNDE GEZERKEN" ve "SEVDAMI HAYKIRIYORUM" adlı şiir kitaplarımla "LEYLA NEREDE" ve "KÖRDÜĞÜM" isimli romanlarımda ifade etmeye çalıştım. Bu altıncı kitabım "RUBAİYAT-I EYYÜP" diye de isimlendirilebilecek dörtlüklerden oluşan "FİRDEVS ÇİÇEKLERİ" adlı eserimle dilimin döndüğünce ilâhî aşkımı anlatmak için çaba gösterdim. Şiirden anlayanlar rubailerimde on iki söylem tarzının kullanıldığını hemen fark edeceklerdir. Bu çeşitlemeyle benzerlerinden ayrılmaktadır. Şiirlerimi ana hatlarıyla üç bölüme ayırdım: 1) İman 2) İbadet 3) Toplumsal yaşam ve ahlâk. Gecemi gündüzüme katarak yaptığım bu çalışmalarımla değerlerini zaten öteden beriye sıfırlayarak hiçliğine gömdüğüm para makam ve şöhret putlarını boşadım. Ve sadece Allah rızasını dilenmeyi umdum. Kitabımı özenle ve beğenerek yazdım. Yüreğinizdeki ilâhî aşkı depreştirebildiysem bana ne mutlu. Saygılarımla... Eyyüp Yılmaz Eğitimci-Yazar Bursa 08 Eylül 2017/17 Zilhicce 1438 BENİM ŞARKIM Soylu şarkıların civanıyım ben Ezgim yankılanır Tarihin kutlu nağmelerinden Havam başka, güneşim Yağmurum, gökkuşağım Coğrafyamla vatanım Bülbüllerim güle hasret öterler Yoldaşlarım kimlikli Her birisi onurlu ve bilinçli Senin ütopyan nedir, bilemem Benim künyemse belli ezelden Dinlersen eğer Haz alırsın bestelerimden Hal, tavır, eda güzel Zekâ, vicdan hep özel Nefis prangasını kırdım Özgürlükle ruh buldum Bestelerim Uhud, Bedir'den Yiğitlik destanım Alilerden Demiştim ya sana gülüm Canlar canıyım Soylu şarkıların civanıyım ben.
Yaşlı dünyamızda aşk tasavvuf ve felsefe gibi tanımı tam olarak yapılamayan yaşam düşün ilham ve yazım sanatlarından biri de şiirdir. İnsanlık tarihi kadar eski olan bu edebiyat vadisinde dolaşan söz üstatlarının ardına düşerek ben de yıllar var ki bu kulvarda yol kat etmeye gayret gösterdim. Bugüne kadar okuyarak yazarak edebiyatın çeşitli alanlarında ve özellikle şiirle iç içe yaşamaya çalıştım. Şiir kelimelerin belli bir uyum içinde dizilerek; insanı dış dünyadan aldığı bilgiler yardımıyla iç âleminde oluşan ilham ve duyguların da karışımıyla gökkuşağı renklerine büründürüp doruklara doğru yükselten bir melodik anlatımdır. Şair ise dilini ve kalemini yüksek duyguların hizmetine sunan bir mavera öyküsünü kelimeleri nota kalıbına dökerek uyumlu bir şekilde aktaran dava adamıdır. Bu uzun ve ince yolda bir şair olarak bana düşen kelimelerin büyüsünden anlamlı kuleler dikerek sözcüklere takla attırıp sonra onları mısralara döktürürken yegâne yaşam gayemin "0"nu terennüm etmek olduğunu daima aklımda tutmaktır. Bu bakış açısıyla şiir olanca bilgi birikim ve heyecanını O'na iman davasının emrine verenlerin anlatmak istediklerini en üst perdeden seslendirerek kendilerini mananın doruklarına tırmandırmak arzusu için kullandıkları bir yazım sanatıdır. Gelinen bu ulvî noktada kelimeler hep O'nu seslendirir. O'nu terennüm ederler. Bazen öyle olur ki sözcükler sükût eder devreden çıkarlar. İşte o anda olanca his dünyasıyla sessizce konuşan yürektir. Zaman olur kalem yazar yazan devre dışı kalır. Bunun adı ilhamdır. Deyişlerin Abdullah Bin Revâha Hassan Bin Sabit Kâ'b Bin Züheyr ve hatta Mevlâna Yunus Emre Süleyman Çelebi Fuzûlî Şeyh Galip Nâbî ve Necip Fazıl gibi şiir üstatlarının söyledikleriyle karışır. Bütün bu söz halitasında terennüm edilen aşk kara sevdaya dönüşür. Bir mü'min duyarlılığı ile bize düşen her daim özümüzü besleyerek yüreğimize vitamin olacak ve mana dünyamızda devrim yaptıracak ölümsüz aşkı arayıp bulmalı ve O'na olan sevdamızı haykırmalıyız. Unutmamalıyız ki yaradılışımızın ana gayesi O'na ulaşmaktır. Bu nedenle çilenin mihenk taşında önce gerçeklik ayarını tespit için divane nefsimizi test sürüşüne sokmalı ve sonra onu velîleştirip sükûn denizine bırakmalıyız. Bilmeliyiz ki orada olgunluğa ulaşamayan nefis yaban ufukların tutsağı olacağına göre böylesi bir iflâsla ha ölmüşüz ha yaşamışız pek fark etmez. Hedefsiz insanlar genellikle masivadan beslenen varlıkların kurbanı olurlar. Kutsala gitmeyen yolcular açmazın ökselerine gönüllü olarak tutuklanmışlardır. Ama insan bir kere gözlerini mavera yönüne doğrulttuysa artık o tüm hücreleriyle kendini ulvî bir gayeye adamış olur. Bunun adı fenafillahtır. İç dünyası porsumuş safi kadavralardan böylesi bir sanata karşı ilgi beklemek beyhude bir uğraştır. Şiiri yok sayan toplumlar kendi iç dinamiklerinin felç olmasına göz yuman manevî tıbbın bütün müdahalelerini göz ardı etmiş hâlâ yaşadıklarını zanneden eks haline dönüşmüş organizmalardır. Yücelere tırmanabilmek böylesi toplumların alın yazılarına kapalıdır. Gitmek istedikleri yolu tersine bir muhakeme ile geri vitesle aşmaya çalışan rota şaşkınları gibi mavera yurduna rüyalarında bile pranga vuran ve kendilerini bir hiç olmaya peşinen mahkûm eden bu gibi zavallılar için şairlerin söyleyecek sözleri yoktur. Bu ulvî yolun Kıtmiri olmaya hevesli olan ben yalnız O'na beslediğim kara sevdamı "GEL DESİN ÖTELER" "GÜLŞENİNDE GEZERKEN" ve "SEVDAMI HAYKIRIYORUM" adlı şiir kitaplarımla "LEYLA NEREDE" ve "KÖRDÜĞÜM" isimli romanlarımda ifade etmeye çalıştım. Bu altıncı kitabım "RUBAİYAT-I EYYÜP" diye de isimlendirilebilecek dörtlüklerden oluşan "FİRDEVS ÇİÇEKLERİ" adlı eserimle dilimin döndüğünce ilâhî aşkımı anlatmak için çaba gösterdim. Şiirden anlayanlar rubailerimde on iki söylem tarzının kullanıldığını hemen fark edeceklerdir. Bu çeşitlemeyle benzerlerinden ayrılmaktadır. Şiirlerimi ana hatlarıyla üç bölüme ayırdım: 1) İman 2) İbadet 3) Toplumsal yaşam ve ahlâk. Gecemi gündüzüme katarak yaptığım bu çalışmalarımla değerlerini zaten öteden beriye sıfırlayarak hiçliğine gömdüğüm para makam ve şöhret putlarını boşadım. Ve sadece Allah rızasını dilenmeyi umdum. Kitabımı özenle ve beğenerek yazdım. Yüreğinizdeki ilâhî aşkı depreştirebildiysem bana ne mutlu. Saygılarımla... Eyyüp Yılmaz Eğitimci-Yazar Bursa 08 Eylül 2017/17 Zilhicce 1438 BENİM ŞARKIM Soylu şarkıların civanıyım ben Ezgim yankılanır Tarihin kutlu nağmelerinden Havam başka, güneşim Yağmurum, gökkuşağım Coğrafyamla vatanım Bülbüllerim güle hasret öterler Yoldaşlarım kimlikli Her birisi onurlu ve bilinçli Senin ütopyan nedir, bilemem Benim künyemse belli ezelden Dinlersen eğer Haz alırsın bestelerimden Hal, tavır, eda güzel Zekâ, vicdan hep özel Nefis prangasını kırdım Özgürlükle ruh buldum Bestelerim Uhud, Bedir'den Yiğitlik destanım Alilerden Demiştim ya sana gülüm Canlar canıyım Soylu şarkıların civanıyım ben.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat
Ürün Sepete Eklendi