Sosyolojik ve Antropolojik Açıdan Dine Bakış

Stok Kodu:
9789944404532
Boyut:
135-210-0
Sayfa Sayısı:
303
Basım Yeri:
Bursa
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2009-01-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%32 indirimli
130,00 TL
88,40 TL
Aynı gün kargo
9789944404532
922255
Sosyolojik ve Antropolojik Açıdan Dine Bakış
Sosyolojik ve Antropolojik Açıdan Dine Bakış
88.40
Sosyoloji ve diğer insanbilimleri felsefeden bağımsızlaşsa da, gerçekte sosyoloji, tarihsel din üzerinden Hıristiyanlık anlatısıyla özcü felsefeyi sürdürmektedir. Antropoloji de büyü fikrini eksene aldığı için, Yunan düşüncesindeki belirleyici/determinist ve pozitivist bilim anlayışını kısmen din araştırması üzerinden devam ettirmektedir. Zira büyü, tıpkı bilimde olduğu gibi, önceden belirlenmiş bir durumun, nedensellikle işleyen verilerin, zorunlu olarak gerçekleşeceği düşüncesine dayanır. Böyle olunca sosyoloji ve antropoloji, emprik imkânları (anket ve gözlem) da işin içine katarak, metafizik üzerinden kendi etkinliklerini sürdürmektedir. Dini anlamak için inanmak gerekli midir? A. MacIntyrea bakacak olursak, şüpheci ve ateist bir kişi dini yadsırken, reddettiği veya kuşkulandığı şeyi anlaması gerekir. Oysa dini anlamak için inanmanın lüzumunu söylediğimizde, MacIntyre, bu durumda, söz konusu kişinin toplumsal bağlamı göz ardı etmesi gerektiğini söyler. Ancak toplumsal bağlam inanmaya set çekse bile, bu durum, eğer inanma varoluşsal bir dönüşüm ve oluşum ise, bunu ne kadar engelleyebilir? Bir başka ifadeyle inanmak toplumsal bir kodlanmışlık ise, anlamayı sadece kolaylaştırır. Hatta en inançlı toplumlarda garip bir şekilde en uç inançsızlar çıkar. Anselmusa geri dönüp, saçma olduğu için inanıyorum denilecekse, böylece inkâr etmenin anlamı da açığa çıkar: Saçma olduğunu anladığım için yadsıyorum. Son tahlilde bu düşüncenin tipik modernist tavır olduğu sonucuna kadar gidebiliriz. Bir başka ifadeyle MacIntyreın geleneğin önemini ortaya atarken, kapalı bir gelenek anlayışının kısa devre yapmasının iman ve anlama ilişkisine de yansıdığını söyleyebiliriz. Evans-Pritchardın dinin, gerçek anlamda, ancak içeriden kavranabileceğini düşüncesinin bir tür sağlamasıdır elinizdeki çalışma.
Sosyoloji ve diğer insanbilimleri felsefeden bağımsızlaşsa da, gerçekte sosyoloji, tarihsel din üzerinden Hıristiyanlık anlatısıyla özcü felsefeyi sürdürmektedir. Antropoloji de büyü fikrini eksene aldığı için, Yunan düşüncesindeki belirleyici/determinist ve pozitivist bilim anlayışını kısmen din araştırması üzerinden devam ettirmektedir. Zira büyü, tıpkı bilimde olduğu gibi, önceden belirlenmiş bir durumun, nedensellikle işleyen verilerin, zorunlu olarak gerçekleşeceği düşüncesine dayanır. Böyle olunca sosyoloji ve antropoloji, emprik imkânları (anket ve gözlem) da işin içine katarak, metafizik üzerinden kendi etkinliklerini sürdürmektedir. Dini anlamak için inanmak gerekli midir? A. MacIntyrea bakacak olursak, şüpheci ve ateist bir kişi dini yadsırken, reddettiği veya kuşkulandığı şeyi anlaması gerekir. Oysa dini anlamak için inanmanın lüzumunu söylediğimizde, MacIntyre, bu durumda, söz konusu kişinin toplumsal bağlamı göz ardı etmesi gerektiğini söyler. Ancak toplumsal bağlam inanmaya set çekse bile, bu durum, eğer inanma varoluşsal bir dönüşüm ve oluşum ise, bunu ne kadar engelleyebilir? Bir başka ifadeyle inanmak toplumsal bir kodlanmışlık ise, anlamayı sadece kolaylaştırır. Hatta en inançlı toplumlarda garip bir şekilde en uç inançsızlar çıkar. Anselmusa geri dönüp, saçma olduğu için inanıyorum denilecekse, böylece inkâr etmenin anlamı da açığa çıkar: Saçma olduğunu anladığım için yadsıyorum. Son tahlilde bu düşüncenin tipik modernist tavır olduğu sonucuna kadar gidebiliriz. Bir başka ifadeyle MacIntyreın geleneğin önemini ortaya atarken, kapalı bir gelenek anlayışının kısa devre yapmasının iman ve anlama ilişkisine de yansıdığını söyleyebiliriz. Evans-Pritchardın dinin, gerçek anlamda, ancak içeriden kavranabileceğini düşüncesinin bir tür sağlamasıdır elinizdeki çalışma.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat
Ürün Sepete Eklendi